Meme Kanseri

Meme kanseri, meme dokusunu oluşturan hücre

gruplarından birinin değişime uğraması ve kontrolsüz

olarak çoğalması nedeniyle oluşan tümör

sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır.

İletişime Geç
Meme Kanseri
Meme Kanseri

Meme Kanseri

Meme kanseri, meme dokusunu oluşturan hücre gruplarından birinin değişime uğraması ve kontrolsüz olarak çoğalması nedeniyle oluşan tümör sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır.

Yapılan çalışmalar meme kanserlerinin son yıllarda görülme sıklığı oldukça arttığını göstermektedir. Küresel ölçekteki istatistiklere göre meme kanserinin görülme sıklığı 100000’de 40-50 civarlarında hesaplanmaktadır. Genel olarak sanayi toplumlarında bir kadının hayatı boyunca meme kanserine yakalanma olasılığı 1/8 olarak saptanmıştır.

Ailede var olmamasının çok koruyucu bir durum olduğu düşünülmesine rağmen meme kanserlerinin %10-15’i ailesel iken %85-90’ı aile öyküsü olmayan kadınlarda ortaya çıkar.

Meme kanserinin görülme sıklığındaki artışa rağmen, tanı ve tedavi alanındaki gelişmeler sonucunda meme kanserine bağlı ölüm oranları giderek azalmaktadır.

 

Meme Kanseri Risk Faktörleri


Meme kanseri sık karşılaşılan bir tür kanser olduğundan tanımlanmış pek çok risk faktörü vardır.  Ancak bu risk faktörlerine sahip olmamak kanser olunmayacağı anlamına gelmezken risk faktörlerinin bulunması mutlaka kanser olunacağı anlamı taşımaz.

Ancak  bu faktörleri taşımayan diğer kadınlara nazaran yakalanma ihtimali daha fazladır takipleri daha çok önem taşır. Unutulmamalıdır ki meme kanserine yakalanan kadınların yarısı, bu risk faktörlerini hiç taşımazlar.

Kadın cinsiyet : Kadın olmak bu hastalık için başlı başına risk faktörüdür. Hastaların %99’u kadınlar olsa da erkeklerde de %1 oranında meme kanseri gelişebilir.

Yaş: Meme kanseri gelişiminde en önemli risk faktörlerinden biridir. Yaş ilerledikçe meme kanserine yakalanma riski artar. Meme kanseri tanısı konan kadınların  çoğunluğu  50 yaş üzerinde olmasına rağmen ne yazık ki ülkemizde meme kanserleri batı toplumlarına göre daha genç yaşlarda görülmektedir. Tüm meme kanserlerinin yaklaşık %3’ü 35 yaş altı kadınlarda görülür ve  bu yaş grubunda görülen kanserler  genellikle daha kötü seyirlidir.

Hormonal Faktörler (Östrojen maruziyeti ): Erken menarş (ilk adet kanamasının 12 yaştan önce olması) ve geç menopoz (55 yaşından sonra) durumu vücudun östrojen hormonuna daha fazla maruz kalmasına neden olur.
Doğurmamış veya geç doğurmuş olmak :  İlk gebeliğin  35 yaş sonrası olması veya hiç çocuk doğurmamış olmak meme kanseri riskini artırır.

Ailede Meme Kanseri Öyküsü: Meme kanserlerinin %10-15’i aileseldir. Özellikle anne tarafından 1. derece akrabasında (anne, kız kardeş, kızı,  teyze, anneanne) meme kanseri hikayesi olması önemli bir risk faktörü olarak kabul görmektedir. Eğer ailenin bu bireyleri hastalığa menopoz öncesi yakalanmışlarsa ve iki taraflı meme kanseri iseler, riski daha da artmaktadır.

Aile yakınları arasında meme kanseri olmayan bir kadında meme kanseri gelişme riski %6 iken, yakını meme kanserine yakalanmış kadınlarda meme kanseri gelişme riski %11’dir. 

Eğer meme kanseri birden çok yakın aile bireyinde varsa, genç yaşta ortaya çıkmışsa, hastalık iki taralı olarak çıkmışsa veya genetik yatkınlık testleri bu şekilde riski gösteriyorsa bu durumlar meme kanseri riskini  ve ailesellik olasılığını daha da artırır.

Meme kanseri ile ilşkisi kanıtlanmış olan iki gen BRCA1 ve BRCA2’dir. Bu genlerinde mutasyon (değişim) bulunan kadınların bu mutasyonları taşımayanlara göre meme ya da over (yumurtalık) kanserine yakalanma riskleri çok daha fazladır. Bu durumda  Kalıtsal Meme Kanserinden bahsedilir.

Ona göre takiplerinin yapılması çok önem taşır. Ailede meme kanseri varlığından farklı özel bir gruptur, genlerden kaynaklanan bir bozukluğun sonucudur, meme kanserine yakalanma olasılığı %50 gibi çok yüksek oranlara varır ve ailede çok sayıda meme kanseri vakasına rastlanır. Kalıtsal meme kanseri BRCA1 ve BRCA2 genlerindeki bir bozulmadan kaynaklanır.

Hormon tedavisi : Doğum kontrol hapı kullanımı, menopoz tedavisi için dışarıdan hormon ilaçlarının kullanımı da henüz tartışmalı olsa da risk faktörleri arasında kabul edilmektedir.

Kişisel meme kanseri öyküsü: Bir memesinde kanser gelişen bir kadının diğer memesinde de kanser gelişme riski, toplumdaki diğer kadınlardan daha fazladır. Ayrıca kadında yumurtalık, rahim ve kalın barsak kanseri olması da meme kanseri riskini artırır. Öncü iyi huylu meme hastalıkları:  Bazı iyi huylu meme hastalıkları meme kanseri gelişimi açısından risk faktörü oluşturmakta veya var olan riski artırmaktadır.

Meme biyopsisi geçirmiş olmak: Memede biyopsi gerekliliği olan bir lezyonun varlığı önemlidir. Patolojik incelemedeki orta dereceli hiperplaziler meme kanseri riskini 1,5-2 kat (hafif derecede), atipik duktal hiperplazi 3-5 kat (orta derecede) ve lobüler karsinoma in situ (yayılma göstermeyen) veya aile hikayesi ile beraber atipik duktal hiperplazi ya da lobüler hiperplazi varlığı riski 8-10 kat (yüksek derecede) artırmaktadır. Hastaların takiplerinin buna göre yapılması gereklidir.

Radyasyon (Radyoterapi): Erken yaşlarda meme bölgesine radyoterapi yapılanlarda, lenf kanseri tedavisi görenlerde daha sonra meme kanseri gelişme riski artmaktadır. Bu risk özellikle 15 yaşından önce radyoterapi yapılmış olanlarda daha fazladır. Burada karıştırılmaması gereken bir durum meme dokusunun görüntülenmesi (mamografi) sırasında kullanılan radyasyon dozunun  meme kanseri gelişimi bakımından risk oluşturmayacak kadar düşük olduğunun bilinmesidir ve tanı için çok değerli  bu tetkikten kaçınmamaktır.

Beslenme ve Çevresel Faktörler:  Yağ bakımından zengin beslenme şekli ve obezite, özellikle menopozdaki kadınlarda meme kanseri riskini artırır.

Alkol kullanımı (düzenli olarak günde bir kadehten fazla) yine riski artırırken, sigaranın etkisi hala tartışılıyor. Düzenli egzersiz ve fiziksel aktivitenin meme kanseri riskini azalttığı bilinmektedir.

 

Meme Kanseri Bulguları Neler Olabilir?

Meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanser olduğundan bulgularının bilinmesi özellikle önem taşır.
Memede ortaya çıkan bulgular hastanın kendi kendine muayenesi veya yapılan hekim muayeneleri sırasında saptanabilir ancak ideal olan hiçbir bulgu ortaya çıkmadan tarama sırasında çok daha erken tümörleri saptayabilmektir.

 Meme kanseri işareti olabilecek bulgular:
•         Memede ele gelen kitle veya yumrular
•         Memede diğerine göre asimetrik değişimler
•         Meme başından akıntı gelmesi
•         Memede bir bölgede içeri doğru çekilme, gamzelenme
•         Meme başında içeri çökme, şekil bozukluğu veya uzun süren kabuklanma, pullanma
•         Meme derisinde kızarıklık,  şişlik, iyileşmeyen yaralar
•         Koltukaltında ele gelen kitle ve yumrular ve aynı kolda şişlik ve ödem
•         Düzelmeyen özellikle omurga kalça ağrıları

Memede kitle:
Unutulmamalıdır ki hastanın eline gelen her yumru kanser değildir. Genelikle iyi huylu kitlelerdir ancak böyle bir durumda bu lezyonun niteliğinin ayırt edilmesi için mutlaka hekim muayenesi ve gerekli görüntüleme testlerinin yapılması şarttır.
İçleri sıvı dolu (kistik) veya içleri dolu (solit)  meme kitleleri  bulunabilir. Aksi ortaya konmadıkça meme kistleri iyi huylu kabul edilirken solit lezyonlar iyi veya kötü huylu nedenlerden oluşabilir.

Kötü huylu olarak nitelendirilebilen kitleler genellikle sert, yüzeyi düzensiz, çevredeki doku ile sınırları net ayırt edilemeyen tekil lezyonlardır. Kitlelere diğer meme kanseri bulguları (memede şekil bozukluğu, deri değişiklikleri vs) eşlik edebilir.

Memede diğer memeye göre asimetrik değişiklikler:
Bir memede diğerine göre büyüme, küçülme, büzüşme, diğer tarafta olmayan meme konturunda değişiklikler meme kanserinin bir bulgusu olabilir. 

Meme başı akıntısı:
Pek çok kadında hayatlarının bir döneminde özellikle sıkmakla olan akıntılar bulunabilir. Buna rağmen kendiliğinden gelen, tek memeden tek kanaldan gelen özellikle kanlı akıntılar meme kanseri bulgusu olabilir. Kesinlikle araştırılmaları gereklidir.

Memede bir bölgede içeri doğru çekilme, gamzelenme:
Bir memede diğerinde olmayan ve bir bölgde genellikle sonradan gelişen içeri doğru çekilme, değişik pozisyonlarda gamzelenme  meme kanseri bulgusu olabilir. Hekim tarafından değerlendirilmesi gereklidir.

Meme başında içeri çökme, şekil bozukluğu veya uzun süren kabuklanma, pullanma bazı kadınların  meme başları meme yapısı gereği içe dönüktür. Bu durum olağan görülmekle beraber  sonradan gelişen  ve genellikle tek meme başını ilgilendiren ucunun içeri doğru çekilmesi, meme başında iyileşmeyen kabuklanma, pullanma, yara oluşumu gibi durumlar meme kanserinin belirtisi olarak karşımıza çıkabilir.

Meme derisinde kızarıklık,  şişlik, iyileşmeyen yaralar:
Meme kanseri temel olarak meme dokusunu ilgilendirmesine rağmen cilde yayılım veya cildin lenf kanallarının tümörle istilasına bağlı olarak meme derisinde kızarıklık, şişlik memede geçmeyen yaralar şeklinde de kendisini gösterebilir.

Koltukaltında ele gelen kitle ve yumrular ve aynı kolda şişlik ve ödem:
Meme kanserleri genellikle lenf kanallları yolu ile yayılım gösterirler. Meme kanserinde genellikle meme bulgularına eşlik eden, bazen de memede saptanabilir herhangi bir belirti olmaksızın koltukaltında şişlik, yumru oluşumu görülebilir. Daha ileri durumlarda aynı kolu ilgilendiren şişlik kızarıklık da bu duruma eşlik edebilir. Ayrıntılı incelemelerin yapılması elzemdir. 

Düzelmeyen özellikle omurga kalça ağrıları:
Meme kanseri özellikle ilerlemiş olgularda kemiklere metastaz yapabilir. Bu durumda kemik ağrıları şiddetli bir şekilde karşımıza çıkabilir. Ne yazık ki bazen memedeki tümör farkedilmeden sadece bu ağrılar araştırılırken ortaya çıkabilir.

 

Meme Kanseri Tipleri

Meme kanserleri yayılma potansiyeline göre ve ayrıca histoloji tipine göre ayrılabilir.
Yayılma potansiyeline göre  temel sınıflandırmada noninvaziv ya da in situ (yayılma göstermeyen), invaziv (yayılma potansiyeline sahip) gruptur.

Sütü memebaşından dışarı taşıyan meme kanallarını döşeyen hücrelerde gelişen duktal karsinom en sık rastlanan meme kanseri tipidir. Duktal karsinomun yayılma özelliği yoksa in situ formda, yayılma potansiyeli varsa invaziv formda olduğu bilinmektedir.

Süt üreten bezlerden (lobül) gelişen kanser lobüler karsinom olarak adlandırılır. Lobüler karsinom da yayılma özelliğine göre ikiye ayrılır. Yayılma özelliği yoksa in situ formda yayılma potansiyeli varsa invaziv formda olur.

Noninvaziv  Kanserler

Teknolojik ilerleme ile tarama mamografilerinin ön plana çıkmasıyla,  daha erken durumda non invaziv kanserlerin yakalanma oranları (yüzde 1.4′ten yüzde 10′lara)ve dolayısı ile tüm meme kanserleri arasındaki görülme oranları(yüzde 5′ten yüzde 15′lere) arttı. Yayılma göstermeyen (in situ) kanserler  doku tipine göre kendi arasında  ‘duktal karsinoma in situ’ ve ‘lobüler karsinoma in situ’ olmak üzere yine iki gruba ayrılır.

Klasik lobüler karsinoma in situ: Varlığının saptanması meme kanseri riskini iki memede de 8-10 kat artırır. Tedavisinde yakın izlemin yanı sıra  östrojen karşıtı tamoksifen gibi koruyucu bazı ilaçlar verilebilir. Uygun olgularda koruyucu olarak her iki meme dokusunu çıkartma (basit mastektomi) ve beraberinde plastik cerrahi girişimlerle protez ve benzeri cerrahi rekonstrüktif işlemleri uygulanabilir.

Duktal karsinoma in situ (DCIS, intraduktal kanser): Çoğu kez muayenede saptanamayan  ve mamografide gözlenen düzensiz küçük kireçlenme alanları ve/veya (pleomorfik mikrokalsifikasyon) kanlı, şeffaf tek kanaldan memebaşı akıntısı şeklinde ortaya çıkar. DCIS yayılma potansiyeli olan (invaziv) kanser hücrelerine  dönüşümde bir basamak olarak kabul edilir. Genellikle ele gelen kitle oluşturmadığı için, tel ile veya radyoaktif maddelerle işaretlenerek çıkarılabilir.

Eğer kanser, tek odakta ise etrafında yeterli temiz doku bırakılabilir. Geri kalan meme dokusuna radyoterapi (RT) uygulandığı zaman hastalık, klinik olarak iyi bir seyir gösterir. Eğer  görüntüleme ve patolojik bulgular memede yaygın olarak bulunduğunu gösterirse, tüm meme dokusunun çıkarılması (basit mastektomi) gerekir ve bu durumda yüzde 100′e varan oranla tam iyileşme görülür.

DCISde koltukaltı lenf bezlerinin tutulumu çok nadir olduğundan tüm memenin çıkarılacağı hastaların; daha saldırgan özellikler gösteren (yüksek gradlı vs.) bazı tiplerinde, koltukaltı lenf bezlerinde kanser hücrelerini tutması nedeniyle  lenf kanallarının boşaldığı ilk bekçi lenf bezlerini çıkarmak (sentinel lenf nodu biyopsisi) gerekebilir.

 

İnvaziv Kanserler

Tümörün hücrelerin üzerine oturduğu temel tabakayı geçtiğini ifade eder.  Geliştiği dokuya göre adlandırılır. Süt kanallarının duvarındaki hücrelerde gelişen invaziv duktal karsinom en sık rastlanan meme kanseri tipidir. Süt üreten bezlerden (lobül) gelişen kanserler lobüler karsinom olarak adlandırılır. Bunun yayılma potansiyeli varsa invaziv  lobuler karsinom olarak adlandırılırlar.

İnflamatuvar meme kanseri, meme kanserinin en kötü ve hızlı seyreden özel bir tipidir. Maalesef klinik tablo memenin iltihabi hastalıklarıyla karışabilmektedir. Kitle belirtisi vermeden yaygın kızarıklık ve sertlikle seyreder. Antibiyotik tedavisine rağmen iyileşmeyen memenin iltihabi hastalıklarında mutlaka meme kanserinin akla getirilmesi ve biyopsi alınması gerekir.

Kalıtsal Meme Kanseri

BRCA1 ve BRCA2 genleri, hücre DNA’sında meydana gelen hasarın tamirinde rol alan iki gendir. Eğer BRCA1 ve BRCA2 genlerindeki mutasyon gelişirse DNA tamiri bozulduğu için meme kanseri gelişme riski artar. Kusurlu genler aile bireylerine aktarılır ve hasarlı geni taşıyan kişilerde meme kanseri gelişme riski %85-90 gibi çok yüksek oranlara kadar artabilir (tüm yaşamı boyunca meme kanseri gelişme riski, % 87’dir).

Genellikle birden fazla birinci derece yakınında (annesi, kız kardeşi veya kızı) meme kanseri oluşur ve genellikle (%65) her iki memede birden gelişir. Bu gruptaki kadınlarda meme kanseri %70 oranında 45 yaşından önce ortaya çıkar.

Aile bireyleri arasında birden fazla kişinin meme kanserine yakalanması, meme kanserine yakalanan bireylerin genç yaşta olmaları, bireylerde her iki memede birden kanser gelişmesi durumunda genetik danışmanlık asla unutulmamalıdır.

BRCA1 Geni taşıyıcılarının risklerini yönetmek için korunmada tamoksifen kullanılabilir. Ancak bu ilacı etkili olabilmesi için uygun bağlantı noktaları olan reseptörlerin varlığı gereklidir ve maalesef ki bu durumda gelişen tümörler genellikle bu reseptörleri barındırmazlar. Bu nedenden faydası açısından sınırlamalar vardır. Hasarlı BRCA2 genini taşıyanlarda gelişen kanserlerde  ise, bu reseptörler genellikle pozitif görüldüğünden  tamoksifen kullanılması, meme kanseri gelişme riskini azaltır ve kullanılması önerilir.

BRCA1 ve BRCA2 gen  mutasyonlu kadınlarda her iki memenin boşaltılması ile  kanser gelişme riskini azaltmak da önleyici olarak düşünülebilir. Meme dokusunun yerine protezler yerleştirilebilir. Bu tip girişimlerde  bile meme dokusunun tamamı çıkartılamadığı için bu kadınlarda %10 oranında meme kanseri görülebilir.Memenin deri dokusu ile birlikte tümü alındığında da kanser gelişme riski oldukça azalmakla birlikte tamamen ortadan kalkmaz.
Ek olarak hasarlı BRCA1 taşıyıcılarında yumurtalık kanseri riski de yüksek (%50) olduğundan yumurtalıkların da doğurganlık işi tamamlandığında  alınması önerilir.

 

Meme Kanseri Tedavileri

Cerrahi Tedaviler

Meme Koruyucu Cerrahi

Tedavide temel amaç organ kaybına yol açmadan meme kanserini tedavi etmektir. Bu nedenle  günümüzde evre I-II meme kanserinin standart tedavisi olarak  kabul edilir,  fakat bu sırada tümörlü dokunun temizlenmesi ve hastanın hayatının kurtarılması hedefinde kalmak önemlidir.

Ameliyatta tümörlü kısım yeterli temiz cerrahi sınırlarla alınarak çıkarılır,  meme koruyucu cerrahiden sonra  hastada meme dokusu kaldığından kalan doku için hastanın mutlaka radyoterapi alması gerekliliği hastaya mutlaka anlatılmalıdır.Herhangi bir nedenle radyoterapi alamayacak hastalara bu tedavi uygulanamaz. Bazen eğer tümör memeye göre orantı olarak büyükse meme koruyucu cerrahi kozmetik olarak hastanın istediği sonucu vermeyebilir.

Büyük memesi olan kadınlarda aynı anda hem meme kanserini almak ve her iki memeyi de ideal ölçülere küçültmek mümkündür.Hastalar bu yöntemle kanserin cerrahi tedavisi yanında büyük meme nedeniyle yaşadıkları sorunlardan (meme ağrısı, sırt ağrısı, omuz ağrısı, hareket kısıtlılığı, meme altında geçmeyen pişikler, omurga eğriliği, radyoterapide zorluk v.b.) kurtulurlar.

Mastektomi

Mastektomi, meme dokusunun tümüyle alınmasıdır. Günümüzde meme koruyucu cerrahinin uygun olmadığı büyük çaplı ve/veya memede yaygın dağılım gösteren (birden çok odaklı) tümörlü hastalar için veya hastanın kabul etmediği durumlarda uygulanır. Meme kanserinin klasik cerrahi tedavi yöntemidir. İyi bir lokal kontrol sağlar; tümörün tekrar etme riski düşüktür.

Ailesinde, 1. derece yakın akrabalarında meme kanseri olan bazı hastalarda meme kanseri kalıtsal karakter taşıyorsa, risk azaltıcı ve koruma amaçlı olarak hastalıksız memeye de mastektomi yapılabilir.
Erken evre tümörlerde, deri koruyucu veya yerleştiği yer memebaşına uzak tümörlerde, ‘memebaşı koruyucu mastektomi’ şeklinde de yapılabilir.

Memebaşının korunduğu ameliyat sırasında anestezi altında ve ameliyat masasındayken hastanın memebaşına tek doz radyoterapi de (intraoperatif radyoterapi) verilebilir.

Genetik mutasyon varlığında risk azaltmak için mastektomi seçeneği uygulanabilir. Tüm meme ameliyatlarında değişik rekonstrüksiyon yöntemleri ile iyi estetik sonuçlar elde etmek mümkündür. 

 Koltukaltının Kontrolü

Koltuk altı lenf bezlerinin tümörlü olup olmadığını anlamak için yapılan işlemlerin ( sentinel lenf nodu örneklemesi, aksiller lenf nodu disseksiyonu) amacı hastalığın doğru olarak evrelendirilmesi ve yandaş tedavilere yol göstermek ve eğer lenf tutulumu saptanırsa bölgesel tümör kontrolünü sağlamaktır.

Koltukaltı (Aksiller)  lenf bezi tutulumu olup olmaması, meme kanserinin nasıl seyredeceği, (hastanın yaşamını ne oranda tehdit ettiği) konusunda en önemli parametrelerdendir.

Sentinel Lenf Nodu Biyopsisi

Meme kanserleri lenf kanalları yolu ile yayılma eğilimindedir. Kanser hücreleri genellikle ilk önce koltuk altı lenf bezlerine gittiklerinden koltuk altı lenf bezlerinin durumunu bilmek tanı, tedavi ve takipte önemlidir. Bu amaçla lenfatik akımın boşaldığı ilk (bekçi) lenf nodunu değerlendirmek yöntemi geliştirilmiştir. Bu yaklaşım burayı atlayıp  diğer lenf nodlarına metastaz yapma olasılığının çok düşük olmasına dayanır.

Koltuk altı lenf bezlerinin çıkartılması işlemi yayılma özelliği kazanmış (invaziv) tümörler için gereklidir. In-situ kanserler teorik olarak lenf bezlerine gitmedikleri için koltuk altının temizlenmesine gerek yoktur. İşlemde özellikli bir boya tek başına veya radyoaktif bir madde ile birlikte tümörün olduğu bölgeye veya meme başının altına enjekte edilir.

Buradaki lenf kanallarının boşaldığı lenf nodalarını bulmak için direk koltukaltı kesisi yapılır ve sadece boyanmış lenf nodları çıkarılır. Ameliyat esnasında patolojik incelenirler tümör içeriyorlarsa koltukaltındaki lenf nodlarının kalan bölümü çıkarılır. Tümör hücresi görülmezse işlem sonlandırılır.

Aksiller Lenf Nodu Diseksiyonu

Koltuk altı lenf bezlerinin çıkarılmasına  aksiller lenf nodu disseksiyonu adı verilir. Son yıllarda yapılan çalışmalar göstermiştir ki  bu işlemde koltuk altının doğru örneklenebilmesi için 8-10 adet lenf bezinin çıkartılması gerekmektedir.
Bu işlemle lokal alan kontrolü daha iyi sağlanır. Ancak işlemin kendine has kolda şişlik (lenfödem) ,  o bölgede sıvı birikimi (seroma), geçici hareket kısıtlılığı gibi komplikasyonları olabilir. Bu nedenle  hastanın el ve kolunun yaralanmalardan korunması , egzersizler gibi bazı önlemler alınmalıdır.

Cerrahi dışı tedaviler

Radyoterapi

Radyoterapi (Işın tedavisi) X-ışınları kullanılarak yapılan bir tedavi şeklidir ve tümörün lokal kontrolünü sağlamak amacıyla uygulanır. Radyoterapi, cerrahi öncesi veya sonrasında, tek başına küratif (iyileştirici) tedavi olarak ya da kemoterapi/sistemik tedavi ile birlikte kullanılmaktadır.
Meme koruyucu cerrahi tercih edildiyse mutlaka kalan meme dokusuna radyoterapi yapılmasına gereklidir. Eğer mastektomi (memenin tümünün alınması) yapıldıysa, radyoterapi ihtiyacı bazı gerekliliklere bağlıdır  (Örn:  tümörün göğüs duvarına veya meme cildine yapışık olması, koltuk altında 4’den fazla pozitif lenf nodu olması, vb.)

İdeal olan radyoterapinin meme cerrahisini takiben 6 ay içerisinde yapılmasıdır. Bu sırada kemoterapi yapılıyorsa ya bitmesi beklenir ya da kemoterapiye ara verilerek radyoterapi verilebilir.
Radyoterapi sonrasında koltuk altı lenf bezleri alınmış olan hastalarda, bu bölgeye radyoterapi yapılması gerekirse kolda şişme (lenf ödem) riski artar. Hamile kadınların, anne karnındaki bebeğe zarar verme riski nedeniyle radyoterapi almaları önerilmemektedir.
Çok kısıtlı bir hasta grubunda, tüm meme yerine sadece tümör çevresine radyoterapi uygulanabilir, işlem ameliyat ameliyat sırasında (intraoperatif radyoterapi) veya sonrasında yapılabilir.

Kemoterapi

Kanser hücrelerinin büyümesini ve yayılmasını durdurmak veya olan yayılımı  yok etmek amacıyla yapılan ilaç tedavisine kemoterapi adı verilir. Cerrahi ve radyoterapi meme kanserinin lokal tedavisini sağlarken, kemoterapi ve hormonoterapi sistemik tedaviyi amaçlamaktadır. Meme kanserinin kemoterapisi halen dünya üzerinde en fazla üzerinde araştırma yapılan konulardan biridir.

Kemoterapi birçok hastada cerrahi tedaviyi destekleyen (adjuvan) bir yaklaşımdır ancak bazı durumlarda (örneğin yayılmış hastalıkta) primer tedavi rolü üstlenir. Meme kanserinin cerrahi tedavisinden sonra yapılan adjuvan kemoterapi meme kanserinin yeniden oluşma riskini azaltmakta ve hayatta kalım süresini artırmaktadır.

İleri olgularda  ameliyat öncesi kontrol sağlamak veya uygun olmayan olgularda cerrahi tedaviye uygun hale getirmek için cerrrahi öncesinde neoadjuvan denilen kemoterapi tedavisi verilebilir. Kemoterapiye sıklıkla operasyondan sonraki 2.-3. haftada başlanır. Yara iyileşmesinde problem olması kemoterapiyi geciktirebilir.

Bir veya birden çok ilaç kombinasyonu kullanılabilir. Süre planlamaya bağlı  4, 6 veya 8 kür olabilir. Kemoterapi kemik iliğini baskılayabilir ve vücudun savunma sistemini olumsuz etkileyebilir. İlaçlara bağlı özel yan etkiler oluşabilir.

Hormonoterapi

Hastaların tümörleri östrojen ve/veya progesteron hormonlarına  duyarlı ise (tümörleri hormon reseptörü taşıyorsa) yapısal olarak bu hormonlara benzer ancak baskılayıcı özellikte hormon ilaçları (hormonoterapi) verilir. Bu amaçla günümüzde en yaygın olarak kullanılan anti-östrojen ajan tamoksifendir.
Son yıllarda tamoksifen dışında etkinliği benzer başka ajanlar da geliştirilmiştir (Aromataz inhibitörleri gibi). Tamoksifen meme kanseri gelişimi bakımından yüksek riskli hastalarda korunma amacıyla da kullanılabilir. Bu amaçla kullanım süresi 5 yıldır ve sadece kullanıldığı süre içerisinde riski ortalama %40-50 oranında azaltırlar.
Tamoksifen erken dönemde menopoza benzer semptomların ortaya çıkmasına nede olabilir. Uzun süre kullanımda ise rahim kanseri ile ilişkilendirilmiştir. Bu nedenle menopoz öncesi dönemdeki kadınlarda kullanım süresi 5 yılla sınırlandırılır. Menopoz sonrası verilen aromataz inhibitörlerinin ise kemik erimesine yol açma, eklem ağrısı yapma gibi bazı yan etkileri mevcuttur.

Hedefe Yönelik Tedavi (Akıllı İlaçlar)

Kemoterapi ve radyoterapi gibi kanser tedavileri sağlıklı hücre ile kanser hücresini birbirinden ayırmadan sağlıklı hücreleri de etkiler. Hedefe yönelik tedaviler; yalnızca kanser hücrelerini yok etmek, sağlıklı hücrelerin zarar görmesini azaltmak ve hastanın yaşam kalitesini olumsuz etkileyen yan etkileri en aza indirmek için tasarlanmıştır.

Doğrudan kanserli hücreye etki eden antikorlar ve akıllı moleküller ile tedavide kemoterapinin yarattığı yan etkiler azaltılmaya çalışılır. Meme kanseri olan yaklaşık 5 kadından birinde kanser hücreleri, yüzeylerinde HER-2 olarak bilinen, kanseri büyümeye teşvik edici reseptör bir proteine sahiptir (HER2; human epidermal growth factor receptor 2).

HER2-pozitif meme kanserleri, daha agresif büyür ve yayılma eğilimindedir. Bu hastalarda, kemoterapi ve hormonal tedaviler tek başlarına yetersiz kalabilirler. Bu reseptörleri susturmaya yönelik geliştirilen “Herceptin, Tykerb, Perjeta” gibi akıllı ilaçlar birlikte verildiğinde, kemoterapi ve hormonal tedavinin etkisini artırmaktadır.

Ücretsiz danışmanlık ayrıcalığından faydalanmak için formu doldurmanız yeterli. Uzmanlarımız sizi bilgilendirecektir.

Cinsiyetiniz :